[TR] Avusturya’da „Yeşil (benekli) Kapitalizm” dönemi… / [DE] Grün „getupfter“ Kapitalismus in Österreich

 

[Seite 1; TR]

Avusturya’da 29 Eylül’de gerçekleştirilen seçimlerden çıkan sonuca göre önceki döneminde başbakanı Sebastian Kurz’un liderliğindeki neoliberal ve muhafazkar parti ÖVP (Avusturya Hıristiyan Halk Partisi) oyların yüzde 37,5‘ini ve Werner Kogler’in liderliğindeki liberal Yeşiller partisi yüzde 13,9’unu almıştı. Bu sonuca göre koalisyon ortaklığını kurmak üzere son beş aydır istişarelerde bulunan her iki parti, sessizliğini bozarak yeni yılın ilk gününde, Avusturya tarihinde ilk defa Yeşillerinde dahil olduğu hükümeti kurmaya karar verdiklerini açıkladılar. Artık Avusturya kamuoyunda yoğun merak konusu olan bakanlıklarda iş-bölümü sorusunun üzerindeki sır perdeside kalkmış oldu. Görüşmelerin sonucunda ilk olarak ÖVP’nin iktidar sahasını korumaktan öte yerini daha da sabitlemiş olduğu göze çarparken. Daha önce ırkçı Parti FPÖ (Özgürlükçü Parti Avusturya) ile koalisyon ortaklığında ÖVP giderek sağ ve ırkçı bir zemine doğru hükumetin eksenini kaydırması konusundaki başarısıyla öne çıkmıştı. Son koalisyon hükümeti süresince ÖVP, daha çok dış politika ve kapitalist dünya piyasasında büyük sermayedarlar ile neoliberal uygulamaları hayata geçirmek üzere yoğunlaşırken, dönemin koalisyon ortağı H.C. Strache liderliğindeki FPÖ’nün ise iç siyasette toplumu yabancı düşmanlığı ve mülteciler üzerinden tahrik ve provoke etme konusunda ileriye gittiğini farketmiş ve buradan hareketle, koalisyon ortaklığını sürdürme konusunda zorlanmaya başlamıştı. Geçtiğimiz yaz Strache’nin İspanya’ya bağlı İbiza adasında Avusturya’yı bir Rus zenginine peşkeş çekme skandalı ÖVP için iyi bir fırsat doğurmuştu ve Avusturya toplumunda giderek yükselen tansiyonu frenlemek üzere erken genel seçimler artık kaçınılmaz olmuştu.

Yeşillerin çevre bakanlığı ÖVP denetiminde

Son seçimlerden oyunu artırarak çıkan ÖVP bugün bakanlıkların 11’ine sahip olurken yeni koalisyon ortağı Yeşiller görüşmelerden sadece 4 bakanlıkla çıkabildi. Yeni hükümetin her parti için birer tane olmak üzere iki tane de bakanlık müsteşarı bulunmakta. Dahası, özellikle Sebastian Kurz bakanlarını birer tane de uzman kişiliklerden oluşan ve çoğunlukla ırkçı parti FPÖ ile daha önceki hükümet ortaklığından gelen genel-sekreterler ile desteklemiş bulunmakta. Sonuç olarak beş ay süren koalisyon görüşmelerinden sonra, ÖVP savunma, maliye, içişleri, dışişleri, aile-gençlik ve çalışma, AB ilişkileri, eğitim, tarım ve ekonomi bakanlıklarına sahip olurken, Yeşiller partisi “süper bakanlık” dedikleri “çevre, ulaşım, altyapı, enerji, teknoloji ve yenilik” bakanlığı ile birlikte, adalet, sosyal, sanat ve kültür bakanlığını aldılar.

Çevre bakanlığını almakla büyük bir kazanım ve seçmenin beklentisini yerine getirmiş olmakla övünen Yeşiller partisi, bu bakanlığa eşlik edecek ÖVP’li bir bakan müsteşarının yanısıra, gerekli olacak olan bütçenin denetiminin de yine ÖVP maliye bakanına verilmiş olduğunu şimdilik fazla dillendirmemeyi yeğliyor gibi. 

Kadın bakanlar çok fakat kadın bakanlığı yok!

Başbakan Sebastian Kurz kendisini ek olarak medya’dan sorumlu olarak belirtirken, bir başka tartışma konusuna sebebiyet vermek üzere, başbakan vekili Werner Kogler spor bakanı olma görevini üstlendi. Öyle ki, Yeşillerin her pahasına bu iktidar ortaklığında var olma çabası göze çarpıyor ve Yeşillerin orta ve uzun vadede çok fazla taviz vermiş oldukları kaygı uyandırıyor.

Nevarki, görünürde bakanlar arasında kadın sayısını yarıdan fazla olarak belirleyerek sempati kazanmayı ümid etmişe benzeyen hükümetin kadın bakanlığı yok. Oysa ki, önceki koalisyon hükümeti döneminde kadın projeleri ve kadın sığınma evleri için gerekli olan bütçenin büyük oranda kesintiye uğratılmasının yanısıra, Avusturya’da kadın cinayetleri artarak devam etmektedir. Ayrıca her kadın bakanın arkasında önceki hükümetten kalma uzman ve yeni görevleriyle erkek genel-sekreterlerin bulunuyor olması da dikkat çekici. 

Yapısal ırkçılık çevreden merkeze kaydı

Yine Sebastian Kurz önceki koalisyon hükümetinden kalma projesi olan „Performansa göre Entegrasyon İmkanı” (Integration durch Leistung) ve ‘Siyasal İslam’a’ karşı açmış olduğu girişimleri sürdürmek üzere Yeşiller partisinin de onayıyla yeni kurumsallaştırmış oldukları entegrasyon bakanlığı bünyesinde devam ettirmeyi hedefliyor. Burada genel olarak ‘Siyasal İslam karşıtlığı’ ‘İŞİD ve benzeri örgütler karşıtlığı’ ile aynılaştırılırken, daha önceki hükümette 14 yaşına kadar olan müslüman kız çocuklarının başörtüsü kullanmasını yasaklayan yasayı ilerleterek daha kapsamlı hale getirme planının yanısıra, Almanca diline yeterince sahip olmayan çocukları (özellikle ebeveynleri Türkiye ve müslüman ülke kökenli olan çocuklar hedefte) ayrı sınıflarda toplamak ve aslında eğitim süreçlerine engeller koymak birincil konulardan sayılıyor.

Öte yandan, “koalisyonun kapsamadığı ortam” (koalitionsfreier Raum) olarak belirlenen bir düzenlemeyle hükümetin güçlü olan koalisyon ortağı (bu ÖVP’dir) toplumda tehlike arz edebileceğini düşündüğü mülteci ve yabancılar için “güvenliği sağlamak için yargısız tutukluluk hali” (Sicherungshaft) uygulamasınıda, parlamentoda ırkçı parti FPÖ’nün oy desteğiyle sağlayabilecek.

Açıklanan hükümet programından da anlaşılıyor ki, önceki koalisyon hükümeti döneminde ırkçı parti ile birlikte yapılan sosyal kazanımların geri alınması ve toplumun emeğini satarak hayatını idame ettirmek zorunda kalan ve daha dar gelir durumuna sahip olan emekçiler, emekliler, kadın, göçmen ve mültecilere karşı yapılan neoliberal uygulamalar koalisyon ortaklığını kurma görüşmelerinde belirleyici bir yer kapsamamış. Sonuç itibariyle, günde 12 ve haftada 60 saat çalışma süresini yasal düzenlemeyle legalize eden ÖVP bu dönemde aile ve gençliğin yanına sıkıştırdığı çalışma bakanlığına sahip olmaya devam edecek. Görünen o ki, ekonomi bakanlığına da sahip olan ÖVP şirketler ve sermaye sahipleri için sağlayacağı imtiyazları, çalışanların haklarına yönelik saldırı ile ücretlerdeki nispi düşüşlerle kompenze etmeyi bu dönemde sürdürecek.

Avusturya devleti giderek otoriterleşiyor

“Yeterki, yeniden ırkçı parti (FPÖ) hükümet ortağı olmasın!“ şiyarıyla 2017 genel seçimlerinde parlamento dışında kalmış olan Yeşilleri yeniden parlamentoya seçen Avusturya seçmeni, başında olduğu gibi bugünde sürece endişe fakat yinede bir umutla bakmaya devam ediyor. Yeşiller partisi görevli ve yetkilileri mevcut tablo karşısında büyük hayal kırıklığına uğramaktan kendilerini henüz geri tutmaya çalışırken daha çok umudu beslemek ve olumlu bakmayı tercih ediyorlar. Daha çok teknokrat, bürokrat, orta sınıf mensubu, ortalama demokrat, özgürlükçü ve sol etik değerlere önem veren bu “Yeşilci” çevrelerin endişeleri daha çok ‘mezarlıktan geçerken ıslık çalmaya benziyor’.

Avusturya seçmeni son genel seçimlerde ÖVP’nin ülkeyi yeni bir “mülteci istilasından” koruma ve Yeşiller partisinin “yeşil” olarak iklim konusunda – medyanın da ciddi yönlendirmesiyle – tek aday olduğuna kanaat getirerek tercihini yaptı.

Artık açık ve resmen medya’dan sorumlu olan başbakan Sebastian Kurz’un, siyasi kariyerini destekleyen ciddi bir medyanın ve bu medyayı besleyen sermayedarların olduğu giderek aşikar olmuş durumda. Öyle ki, medya’ya büyük etkisi olmakla birlikte, kimi medya alanlarında hissedar olan milyarder Renè Benko’nun, da Sebastian Kurz’un dostu ve destekçisi olduğu son seçim sürecinde belirgin biçimde gündemde yerini aldı. Benko farklı ülkelerde iş.adamlığı ile ön plandayken, Avusturya’da sadece medya alanında hakim ve etkin. Sonuç olarak Avusturya medyasının önemli ve büyük bir kısmı kilise, bankalar, Benko ve Sebastian Kurz’a yakınlıklarıyla bilinen kişilerin etki alanları içinde olduğu bilinen gerçekler arasına girdi. Kurz’un artık başbakanlık görevinin yanısıra medya’ya da hükmetmek üzere üstlendiği görevi Avusturya genel toplumunda büyük kaygıya sebep oluyor.

Neoliberal saldırıları “katlanılır” kılmak

En nihayetinde koalisyon görüşmelerinin tamamiyle Sebastian Kurz liderliğindeki ÖVP’nin önceki hükümet ortaklığından getirdiği projeleri gerçekleştirmek üzere tasarlanmış olduğu artık bariz anlaşılıyorken, Yeşiller partisi Avusturya’da bir ilk olmak üzere, Bosna-Hersek kökenli hukukçu Alma Zadić’i adalet bakanı yapmış olmakla övünmekte. Bu anlamda süreci daha eleştirel bir gözle izleyen kamuoyu tarafından, Yeşiller giderek, yapısal ırkçılığı da neoliberal politikalarını uygulama görevinin yanına almış olan sermayenin siyasi temsilcisi ÖVP’nin, emekçi kesimlere karşı adım adım yoğunlaşacak saldırılarının mümkün mertebe “katlanılır” derecede olabilmesi yönünde etkin bir işbirlikçilik görevini üstlenmiş olmakla eleştiriliyor. Kapitalist dünya piyasasında rekabetin sürdürülebilirliğini sağlayabilmek üzere desteklenen günümüzde giderek popülerleşen bir nevi “Yeşil (benekli) Kapitalizm”in – tabandan örgütlenme amacıyla yola çıkmış olan sosyalist vede sistemin radikal biçimde değişmesini savunan grupların önünde, insanın ve doğanın, ‘birinin kendini diğerinin yok olması üzerinden var etmediği bir düzeni’ kurabilmek adına – tehşir edilme süreci de böylelikle başlamış bulunmuşa benziyor…

zeynemarslan

Yeni hayat online gazetesinde 03.01.2020 tarihinde yayınlanmıştır: https://yenihayat.de/2020/01/03/avusturyada-yesil-benekli-kapitalizm-doenemi/

 

Ähnliche Beiträge

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert

Diese Website verwendet Akismet, um Spam zu reduzieren. Erfahre mehr darüber, wie deine Kommentardaten verarbeitet werden.